Gemlik Tarihi: Antik Cius’tan Günümüze Uzanan Zengin Geçmiş
Gemlik, Bursa ilinin Marmara Denizi kıyısındaki Gemlik Körfezi’nde konumlanmış, doğal güzellikleri ve kadim geçmişiyle öne çıkan bir sahil ilçesidir. Modern Gemlik, yeşil zeytinliklerle kaplı tepelerin eteğinde, mavi sularla buluşan bereketli bir ovada kuruludur. Coğrafi konumu sayesinde tarih boyunca stratejik bir liman ve ticaret merkezi olmuştur. İznik (Nikaia) ve Bursa gibi eski başkentlerin deniz bağlantı noktasında yer alması, Gemlik’in önemini artırmıştır. Bu şirin kıyı kasabasının binlerce yıla uzanan Gemlik tarihi, antik efsanelerden Osmanlı’ya, oradan da Cumhuriyet dönemine uzanan kesintisiz bir hikâyeyi barındırır.
Gemlik’in coğrafyası, sakin koyları ve verimli topraklarıyla uygarlıkları kendine çekmiştir. Üç tarafı tepelerle çevrili bu korunaklı körfezin batıya açılması, Gemlik’i hem doğal bir liman hem de güvenli bir yerleşim haline getirmiştir. İlçenin adı yıllar içinde değişse de (antik çağda Kios veya Cius, bir dönem Prusias ad Mare), sahip olduğu ticari ve stratejik değer hep devam etmiştir. Tarih boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapan Gemlik, günümüzde ziyaretçilerine zengin bir tarihi miras ve eşsiz bir doğal manzara sunmaktadır.
Cius Dönemi (Antik Çağ)
Gemlik’in antik çağdaki adı Kios (ya da Latincede Cius) olup kuruluşu MÖ 7. yüzyıla dayanmaktadır. Antik kaynaklara göre kent, Miletos’tan gelen Yunan kolonistler tarafından yaklaşık MÖ 630 yılında bir ticaret kolonisi olarak kuruldu. Efsaneler ise Gemlik Körfezi’ni Argonotlar destanına bağlar. Ünlü coğrafyacı Strabon’un aktardığı bir rivayete göre, Herkül (Herakles) ile birlikte Kolkhis seferine çıkan Argonotlar dönüş yolunda Gemlik Körfezi’ne uğramıştır. Su temin etmek için karaya çıkan genç İlas (Hylas) burada kaybolunca, Argonotların lideri olan Kios isimli kahraman arkadaşını aramak için burada konaklar. Kios ve mürettebatı İlas’ı bulamayınca, anısına her yıl anma törenleri düzenlemeye başlarlar. Efsaneye göre Kios, bu konaklama noktasında şehri kurarak kendi adını vermiştir. Mitolojik yönü ağır basan bu hikâye, Gemlik’in kuruluşunu efsanevi bir keşif ve hüzünlü bir arkadaşlık anısıyla süsler. Ancak arkeolojik ve tarihi veriler, kentin kuruluşunda esas payın antik Yunan denizcilerine ait olduğunu göstermektedir.
Antik Kios, konumu itibarıyla Mysia bölgesinin denize açılan kapısıydı ve çevresindeki bereketli topraklar sayesinde hızla gelişti. Herodotos ve Xenophon eserlerinde Kios’tan bahsederek bu bölgenin ne denli eski olduğunu vurgulamıştır. Kent, başta Lidyalılar olmak üzere bölgede hüküm süren pek çok güç tarafından ele geçirildi. MÖ 6. yüzyılda kısa bir süre Lidya Krallığı’nın egemenliğinde kalan Kios, MÖ 547’de Pers İmparatorluğu’nun kontrolüne girdi. İyon kentlerinin Perslere karşı başlattığı isyana (MÖ 499-494) Kios da katılmışsa da isyanın bastırılmasıyla Pers hakimiyeti pekişti. MÖ 5. yüzyılda Atina öncülüğünde kurulan Attika-Delos Deniz Birliği’ne üye olan kent, bu birliğe düzenli vergi ödeyecek kadar önemli bir liman olarak anılıyordu. Büyük İskender’in Asya seferiyle MÖ 334’te Makedonların eline geçen Kios, İskender’in halefleri olan komutanlar arasında sık sık el değiştirdi. MÖ 202 yılında Makedonya Kralı V. Filippos kenti ele geçirip yağmaladı; ardından bölgenin yerel hükümdarı Bitinya Kralı I. Prusias’a bıraktı. Prusias, kenti imar ederek kendi onuruna “Prusias ad Mare” (Deniz kenarındaki Prusias) adıyla yeniden kurdu ve böylece Kios ismi ikinci plâna düştü. Roma İmparatorluğu döneminde bölge, Bitinya Krallığı’yla birlikte MÖ 74’te Roma topraklarına katıldı ve Pax Romana ile birlikte uzun süre barış ve refah içinde yaşadı.
Roma İmparatorluğu ikiye bölündükten sonra Kios, Doğu Roma (Bizans) egemenliğinde kalmaya devam etti. Bizans döneminde kent, önemli bir iskele kentiydi; zeytincilik ve ipekböcekçiliğiyle ün salmıştı. Haçlı Seferleri sırasında Gemlik Körfezi, Anadolu’ya geçecek ordular için bir çıkış noktası vazifesi gördü. Öyle ki I. Haçlı Seferi’nde Fransız tarihçi Albert d’Aix, Gemlik’ten kendi adıyla Civetot diye bahsetmiştir. 1204’te İstanbul Latinlerin eline geçince İznik’te kurulan Bizans (Latin karşıtı) devletinin denizle bağlantısını sağlamak için Gemlik büyük mücadelelere sahne oldu. Nihayet 13. yüzyıl ortalarında İznik İmparatorluğu Gemlik’i geri alarak burada tersaneler kurup gemi yapımına hız verdi. Selçuklu Türkleri de bu stratejik limana ilgisiz kalmadı: 1087 yılında Selçuklu komutanı Ebul Kasım, Gemlik’i fethederek burada bir donanma inşa ettirdi. Bu olay, kentin adının kökenini de etkilemiştir. Bölge, o dönemde “gemilerin yanaştığı ve yapıldığı yer” anlamında Gemilik olarak anılmaya başladı. İlerleyen yıllarda telaffuz değişerek Gemlik halini alan bu isim, günümüze dek kullanılagelmiştir. 1097’de Birinci Haçlı Seferi sırasında kent tekrar Bizans’a geçse de Gemlik’in Türkler tarafından ilk kez fethedilip adlandırılması bu Selçuklu dönemine dayanır.
Osmanlı Dönemi
Gemlik, Osmanlılar’ın bölgeyi fethetmesiyle birlikte yeni bir döneme girdi. Osmanlı Sultanı Orhan Gazi, Bursa’nın fethinden sonra 1336 yılında Gemlik’i Bizans’tan alarak Osmanlı topraklarına kattı. Osmanlı idaresinin ilk zamanlarında Gemlik, stratejik liman konumu sayesinde önemini koruduysa da Bursa ve İznik gibi büyük merkezlerin gölgesinde daha sakin bir kasaba olarak kaldı. İlerleyen yüzyıllarda Osmanlı devleti Gemlik’i doğrudan yönetmek yerine bir vakıf kasabası statüsünde değerlendirdi: Gelirleri Bursa’daki Yıldırım Bayezid Camii ve Medresesi’ne tahsis edilmiş bir vakıf kasabası idi. Bu durum, Gemlik’in uzun süre idari bakımdan Bursa’ya bağlı ikinci planda bir yerleşim olarak kalmasına yol açtı. Nitekim Gemlik, 19. yüzyıla dek Kite (bugün Bursa Nilüfer ilçesinde Ürünlü köyü) nahiyesine bağlı bir köy statüsündeydi. Osmanlı döneminde Gemlik’in ekonomisi tarım ve ticarete dayanıyordu; özellikle zeytincilik burada yaşayan halkın hem geçim kaynağı hem de ün kaynağıydı. Gemlik zeytinleri lezzetiyle Osmanlı pazarlarında aranan bir üründü. Öte yandan, Gemlik limanı sınırlı ölçekte de olsa yük ve yolcu taşımacılığında kullanılıyor, balıkçılık ve tuz üretimi gibi faaliyetler kasaba ekonomisinde yer tutuyordu.
ve 19. yüzyıllarda Osmanlı yönetiminin modernleşme hamleleri Gemlik’e de yansıdı. 1856 yılında Gemlik-Bursa karayolunun yapılması, kasabanın kaderini değiştiren bir gelişme oldu. Bursa ile Gemlik arasında ulaşım kolaylaşınca Gemlik canlandı; ticaret hacmi arttı ve aynı yıl belediye teşkilatı kurularak şehirleşme süreci hız kazandı. 19. yüzyıl sonlarına gelindiğinde Gemlik, kozmopolit bir nüfusa sahip canlı bir liman kazasıydı. 1891 Osmanlı nüfus sayımı verilerine göre Gemlik kazasında toplam ~38.800 kişi yaşıyordu; bunların %61’i gayrimüslimdi (yaklaşık %43 Ermeni ve %17 Rum), %39’u ise Müslüman Türk ahaliydi. Özellikle ilçe merkezinde Rum nüfusun Türklerden sayıca fazla oluşu, Gemlik’in o dönemde ne denli çokkültürlü bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Bu dönemde camilerin yanı sıra kiliseler, zeytinyağı imalathaneleri, hanlar ve hamamlar kasabanın siluetini oluşturuyordu. Gemlik ayrıca Osmanlı donanmasına zaman zaman kadırga ve gemi temin eden bir tersaneye de ev sahipliği yapmıştı – Bizans’tan miras kalan tersane faaliyetleri kısıtlı da olsa sürmüştür. Zeytinyağı ve ipek gibi tarımsal ürünlerin ticareti sayesinde Gemlik, yörede ekonomiye can veren bir iskele konumunu uzun süre muhafaza etti.
yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla Gemlik de çalkantılı bir geçiş dönemine şahit oldu. Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mudanya Mütarekesi’ne rağmen, Gemlik işgal güçlerinin hedefi olmaktan kurtulamadı. 6 Temmuz 1920’de İngiliz birlikleri Gemlik’i işgal etti, hemen ardından 8 Temmuz 1920’de ilçe Yunan kuvvetlerine devredildi. Yaklaşık iki yıl süren Yunan işgali, 11 Eylül 1922’de Türk kuvvetlerinin Gemlik’e girmesiyle son buldu. İşgal yıllarında yaşanan çatışmalar ve yangınlar, kasabanın altyapısına ve demografisine büyük darbe vurdu. Osmanlı döneminin sonunu getiren bu çalkantılı süreçte Gemlik’in Müslüman ve gayrimüslim halkı da büyük acılar yaşadı. 1921’de bölgedeki Ermeni ve Rum nüfusun önemli bir kısmı tehcir veya göç yollarına düşerken, 1922’de geri çekilen Yunan birlikleri ilçeden ayrılırken tahribat bıraktı. Böylece Osmanlı dönemi, Gemlik tarihinde hem ekonomik hem de kültürel izler bırakarak, yerini milli mücadele sonrasında kurulacak yeni cumhuriyetin idaresine devretmiş oldu.
1861 tarihli bir gravürde Gemlik Körfezi ve kasabanın genel görünümü. Osmanlı döneminde Gemlik, sakin bir liman kasabası olarak Bursa ve civarına hizmet vermiştir. Gravürde sahildeki kalıntılar, kentin antik ve ortaçağ mirasına işaret edercesine su kenarında yükseliyor.
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Gemlik için yeni bir sayfa açıldı. Mudanya Mütarekesi ve Lozan Antlaşması uyarınca gerçekleşen mübadele (nüfus değişimi) sonucunda Gemlik’in asırlık Rum nüfusu Yunanistan’a göç etti; karşılığında Selanik ve Kavala gibi yerlerden gelen Türk mübadiller Gemlik’e yerleştirildi. Gemlik’ten ayrılan Rumlar, Yunanistan’da Nea Kios (Yeni Kios) adıyla yeni bir kasaba kurarak eski yurtlarının ismini yaşatmaya devam ettiler. Bu demografik değişim, Gemlik’in sosyal yapısını büyük ölçüde değiştirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin sanayileşme ve tarımsal kalkınma politikaları Gemlik’te karşılığını buldu. Zeytin, Gemlik ekonomisinin bel kemiği olarak kalmaya devam etti ve Gemlik zeytini markalaşarak ününü ülke çapında ve hatta dünya çapında duyurdu. Öyle ki Gemlik ismi, Türkçede bir zeytin çeşidinin adı haline gelmiştir.
Cumhuriyet döneminde Gemlik, yalnız tarımda değil sanayide de öncü adımlar attı. Türkiye’nin ilk konserve fabrikalarından biri 1927 yılında Gemlik’te kuruldu. Bu fabrikada zeytin ve sebze-meyve konserveleri üretilmeye başlandı ve Gemlik, ülkenin tarımsal sanayi alanında öncü bölgelerinden biri haline geldi. 20. yüzyıl boyunca Gemlik Limanı da modernize edilerek genişletildi. 1980’lerden itibaren özel sektör limanı Gemport ve civardaki Borusan limanı gibi tesislerle Gemlik Körfezi, Marmara Bölgesi’nin en işlek ticaret limanlarından biri konumuna yükseldi. Günümüzde Gemlik Limanı, Bursa ve çevresindeki endüstri bölgelerinin dışa açılan kapısı işlevini görmektedir. İlçede gübre fabrikası, petrokimya tesisleri ve son dönemde adından söz ettiren bir otomotiv fabrikası (Türkiye’nin elektrikli otomobili projesi TOGG’un üretim tesisi) gibi sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Tüm bu sanayi atılımları, Gemlik’e ekonomik dinamizm kazandırırken, planlı gelişme ve çevre koruma ihtiyacını da beraberinde getirmiştir.
Gemlik’in modern döneminde kültürel mirasın korunmasına ve turizme yönelik adımlar da atılmaktadır. İlçenin Umurbey mahallesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Anıt Mezarı ve Müzesi bulunmaktadır. 1993 yılında ziyarete açılan bu müzede Bayar’ın kişisel eşyaları sergilenmekte ve yakın tarihe ışık tutulmaktadır. İlçenin tarihi merkezinde eski Osmanlı dönemi camileri, hamam kalıntıları ve Beyler Mezarlığı gibi 15. yüzyıldan kalma anıt mezarlar görülebilir. Ayrıca Gemlik’in simgesi haline gelen Atatürk Heykeli ve Saat Kulesi de şehir meydanında ziyaretçileri karşılar. Bugün Gemlik, sahip olduğu zengin tarihsel birikimi ve endüstriyel canlılığı harmanlayarak geleceğe umutla bakmaktadır. İlçede son yıllarda gerçekleştirilen kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte deprem riski altındaki eski yapılar yenilenmekte, sahil şeridi düzenlenerek halkın ve turistlerin kullanımına uygun hale getirilmektedir.
Gemlik’in sembollerinden biri olan sofralık siyah zeytinler, ilçe pazarında kasalar dolusu sergileniyor. “Gemlik zeytini” adıyla bilinen bu zeytinler, ince kabuğu ve leziz tadıyla dünya çapında ün kazanmıştır. İlçenin verimli topraklarında yetişen zeytin ağaçları, yüzyıllardır Gemlik ekonomisinin temelini oluşturur.







Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!